DemonsOfHelL
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RAMAZAN AY’ININ EDEBİYAT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Aşağa gitmek

RAMAZAN AY’ININ EDEBİYAT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Empty RAMAZAN AY’ININ EDEBİYAT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Mesaj  poseidon87 Ptsi Tem. 06, 2009 12:29 pm

RAMAZAN AY’ININ EDEBİYAT ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Türkiye’de medyadan siyasete, bunlardan kültürün değişik alanlarına kadar ramazan hazırlıkları aylar öncesinden başlar. İnanan için bulunmaz bir zaman, yabancı için görülmeye değer bir “toplumsal ibadet”, yerli yabancılar için ise değişik etkileri gözlemlenecek sosyolojik bir olay.
Hangi düşünce ile hayata geçirildi bilmiyorum, ama ramazana has kitap fuarlarını kitapla fazla ünsiyeti olmayan geniş kitle için adeta ramazan ayı bütün yıl boyunca beklenen bir törensel hal almıştır. “Dinî yayınlar” yanında çok sayıda edebi ve fikri eser de görücüye çıkmaktadır. Bunların yanı sıra çok sayıda yazar da okuru ile buluşma fırsatı yakalamaktadır. Fuarların müdavimleri yılda bir de olsa kitaba yaklaşıyor, adeta bu özel zamanları şölene çeviriyorlar.
Tüm kalabalık tasvirleri, medya polemik ve özel dosyaları bir yana ramazan kendi iklimi ile bir edebiyat konusu olmuştur. Oruçla beraber insanı rahatlatan, huzur ve sükun sağlayan görüntü de bu galiba. Edebiyatımızda özel olarak ramazan üzerine yazılmış eserlerin daha çok anılardan oluşması bir tesadüf mü? Cevabımız, insanoğlunun kadim olanın peşinde olması mı, ramazanı ve iklimini eskilere hapsetmek mi olmalı? Cevabımız kendimize ve kendimizde.
Ahmet Rasim’in Ramazan Sohbetleri, Cenab Şahabettin’in İstanbul'da Bir Ramazan, Halit Fahri Ozansoy’un Eski İstanbul Ramazanları kitapları eski ramazanları, eski zamanlarda eski ramazanların özlemini içeriyor muhtemelen. Öyle ya da böyle bir medeniyeti anlatırken, o medeniyetin değerlerinin en çok hissedildiği ve gözlemlendiği zamanlara dair not düşmek başlı başına bir değer ve zenginliktir.
Atik Valde’nin sakinleri için “Yârab nasıl ferahlı bir alem, nasıl temiz” diyen Yahya Kemal’in, “yurdun bu iftarından uzak”ta “oruçsuz ve neş’esiz” bir şekilde semtin sokaklarını arşınlarkenki hüznü elbette içimizi burkar. Onun tesellisi ile teselli olur “şükür” geçer içlerimizden. Yurdunun sokaklarında, insanlarına yabancılaşmamış seslerdir bizi daha güçlü kılan. Teselli değil evet güçlendiren diri ruhlar, iklimi daha derin hissetmemizi sağlar. Yahya Kemal’in hüzünlü yabancılığı, itiraf ettiği yabancılık değil. Bu sadece O’nun kaderiydi, milletin değil.
Sezai Karakoç’un anlattığı ramazanda ise nostalji yoktur. Kırk yıl önce kaleme aldığı ve önce diğer eserlerinde yer verip, yıllar sonra Samanyolunda Ziyafet adını verdiği eserinde bir araya getirdiği ramazan yazıları bambaşka bir tat ve umut aşılar okuruna. Oruç canlı bir varlık olur Üstad’ın kaleminde. Ramazan, tüm eskiyen şeyler ve tüm vakitler yanında eskimezlik kazanır. Eskimeyen hilal gibi diri ve tazedir ramazan. İşte bundandır ki Sezai Karakoç’un metinlerinde nostalji değil her zaman yaşanılan şimdiki zaman ile karşı karşıyayızdır. Orucun kalpte büyümesini, ise yine ay remizi ile anlatır Üsdat. Ay’ın gökte incecik bir hilal iken, evrilerek bir “kalp büyüklüğü” haline gelmesi gibi; oruç da kalple bütünlük kazanacak hacme ulaşır, tüm inanan kalpler ile bütünleşir. “Ruhların şöleni”dir oruç.
Nuri Pakdil de Sezai Karakoç ile aynı şekilde orucu canlandırır, kanlandırır. Biat II’de orucun gelişi adeta bir teftiş dönemi gibidir: “Oruç geldi, hepimizi bir bir denetledi. İçimizi denetledi, dışımızı denetledi, toplumumuzu denetledi. Yeryüzü, bu yıl böylece bir varoluş sınavından geçirildi. Geçen geçti, kalan kaldı bu sınavda. Umutsuz olmamalı insan. Yinelenecektir bu sınav bir daha: İnsan, bir kezliğine olsun başarılı olmaya bakmalı bu sınavda.” Galiba kendimizi sadece ramazanlarda değil, diğer tüm zamanlarda geçmişe hapsedip duruyoruz.
Ramazan ve oruca dair yazılanlar, dini bir inancın kültürü nasıl etkileyip şekillendiği açısından her vakit incelemeye değer. Bu ülkenin inananı yada inanmayanı üzerindeki etkileri gerçekten orucu canlı bir rehbere dönüştürüyor. Toplum hafızası ise kendini yenilemenin, bir süreklilik sağlamanın yolunu her şekilde bulmuş oluyor.
poseidon87
poseidon87

Mesaj Sayısı : 287
Kayıt tarihi : 03/07/09
Yaş : 37
Nerden : ADANA

https://demonsofhell.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz