DemonsOfHelL
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mimar Kemalettin Bey

Aşağa gitmek

Mimar Kemalettin Bey Empty Mimar Kemalettin Bey

Mesaj  poseidon87 Paz Tem. 05, 2009 8:23 pm

Mimar Kemalettin Bey
Mimar Sinan’dan sonra yapıtları toplum tarafından en çok tanınan ve saygı duyulan mimarlarımızdan biri olan Kemalettin Bey 1870 yılında İstanbul’un Acıbadem semtinde orta halli bir Osmanlı ailesinin tek çocuğu olarak dünyaya geldi. İlköğretimine 1875 yılında İbrahim Ağa İbtidai Mektebi’nde başladı. Ortaöğretimine ise 1881’de Girit’te başlayan Kemalettin Bey, 1882 yılında İstanbul’a geri döndü. Yüksek öğremini 1887 - 1891 yılları arasında (1884 yılında İmparatorluk Kara Mühendishanesi –Mühendishâne-i Berri Humâyün- bünyesinde açılan) Hendese-i Mülkiye’de (Mühendis Mektebi- günümüzün Teknik Üniversitesi) tamamladı. Burada Alman Kos, Avusturyalı Forcheimer ve Alman Jachmund’un öğrencisi oldu. (Osmanlı mimarisini incelemek için Alman hükümetince İstanbul’a gönderilen Jachmund Kemalettin Bey’in öğrencisi olduğu yıllarda Sirkeci Garı’nın – 1889 – 1990 – tasarımı ile görevlendirilmişti.) Öğrenim döneminde, sanata yatkınlığı nedeni ile daha çok resim ve mimarlık derslerine önem verdi ve mezuniyetinden sonra hiçbir zaman mühendislikle uğraşmadı. Öğreniminin tamamlanmasından hemen sonra Prof. Jachmund’a asistan olarak atandı. Asistanlığı döneminde Prof. Jachmund’dan ve Profesörün üzerinde çalıştığı Sirkeci Garı tasarımından çok etkilenmiştir. İleri yıllarda tasarladığı Evkafı Humâyün Nezareti ve Edirne Garı gibi yapılarında bu etkilenmenin izleri görülmektedir. Asistanlığı yanında okul dışında özel bürosunu açarak ilk yapıtlarını tasarlamaya başladı. Bu dönemde Rumelihisarı’nın tepelerinde, Galip Bey için yaptığı iki köşkü, İstanbul’un çeşitli yerlerinde gerçekleştirdiği köşk ve konutlar izlemiştir. Yine aynı dönemde çoğu ahşap olan bu ilk konutlardan başka Nişantaşı’nda Halil Paşa ve İsmail Paşa Konakları ile Ortaköy’de Koru içinde Sultan Reşad Köşkü’nü tasarlamıştır. 8 Ocak 1895’te mimarlık eğitimini geliştirmek için Padişah buyruğu ile devlet tarafından Berlin’e gönderildi. Berlin’de Charlottenburg Technische Hochshule’de (Teknik Yüksekokul) iki yıl mimarlık eğitimi gördükten sonra iki yılda çeşitli mimarlık bürolarında çalıştı. Almanya’da kaldığı bu dört yıl Kemalettin Bey’in üzerindeki Alman Kültürel etkisini iyice derinleştirmiştir. 6 Nisan 1899’da yurda dönen Kemalettin Bey; 14 Mayıs’ta Hendese-i Mülkiye ‘deki görevine yeniden başladı. 1901 yılında Harbiye Nezareti Ebniye-i Askeriye (Askeri yapılar) Mimarlığına ek görevle atandı. Ulusal mimarlık konusundaki düşünceleri ve bu yöndeki ilk yapıları bu dönemde şekillenmeye başladı. Bilindiği gibi XIX’uncu Yüzyıl Avrupa’sından yayılan ulusçuluk hareketleri, Osmanlı Avrupa’sındaki birçok ülkeyi Osmanlı’dan kopardı. Bunun sonucu benimsenen Osmanlı – İslâm sentezi, emperyalizmin kontrolündeki Arap Ülkeleri’nin de Osmanlı’dan kopması ile kısa sürede iflas etti. Padişah’ın ortaya çıkardığı Sancak-ı Şerif ve Cihat ilanının Araplar üzerinde hiçbir etkisi olmadı. İşte bu dönemin Osmanlı düşünürleri, ulusalcılığı çıkar yol olarak gördüler ve gösterdiler. Şemsettin Sami’nin Kaamus-u Türki’si, Ziya Gökalp’in şiir ve yazıları ile ilk defa “Türk” ismi telaffuz edilir oldu. İşte bu fikirler ve akımlar, mimarlık sanatımızı da etkiledi. XX’nci Yüzyıl başları Osmanlı’sında Ulusal mimari akımı meyvelerini vermeye başladı. Mimar Kemalettin Bey ve Mimar Vedat Bey bu akımın öncüleri oldular. Ziya Gökalp Kemalettin Bey için 1918’de şunları yazacaktır: “… Türk Mimarlığında Mimar Kemalettin Bey’i unutmamak lazımdır. Bütün genç mimarların Türkçü olmasında, onun büyük tesiri vardır…” Kemalettin Bey’in II. Meşrutiyet öncesi dönemde en büyük etkinliği eğitim alanında olmuştur. Prof. Jachmund’un Hendese-i Mülkiye’den ayrılmasından sonra mimarlık derslerini üstlenmiş ayrıca Sanay-i Nefise Mekteb-i Ălisi’nde (Güzel Sanatlar Akademisi) “Nazariyat-ı Mimariye” adlı bir ders vermeye başlamıştır. Ulusçuluk akımına paralel olarak ulusal mimarlık anlayışını ortaya çıkarmak, bu anlayışı hayata geçirmek adına, düşüncelerini ifade edebileceği bir ortamı da böylece oluşturmuştur. Kemalettin Bey 1908 yılında günümüz Mimar ve Mühendis Odaları benzeri bir örgütün; Osmanlı Mimar Mühendis Cemiyeti’nin kurucuları arasındadır. Cemiyetin kurulması için görüşmeleri yürütmek adına Tanin Gazetesi’nde kendi imzası ile çağrı yayınlamıştır. 15 Ağustos 1908 yılında kurulan Cemiyetin 21 üyesi bulunmakta idi. Bunlardan 11’inin mimar olduğu ve 11 mimarın yalnızca üçünün Türk asıllı olduğu (Kemalettin Bey, Vedat Tek, Halil Edhem) bilinmektedir. Kuruluşundan bir yıl sonra 15’i mimar 48 üyesi olan örgüt I. Dünya Savaşı sonucunda büyük olasılıkla 1919’da dağılmıştır. 1909’da II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesinden sonra çağdaşlaşmaya yönelik bir atılımla tüm devlet kurumlarında yenileştirme, geliştirme ve düzenleme girişimlerinin olduğu bu dönemde, Evkaf Nezareti’ne vakıf yapılarının onarımıyla uğraşacak bir İnşaat ve Tamirat Müdürlüğü kurulmuş ve başına Kemalettin Bey getirilmiştir. Kamusal desteği arkasına alan Kemalettin Bey, ilk iş olarak İstanbul’un eski vakıf yapılarının onarım çalışmalarını başlatmıştır. Bu onarım süreci onun ulusal mimarlık anlayışını geliştirmesine yardımcı olan bilgileri edinmesini sağlamıştır. Öte yandan Kemalettin Bey’in önerileri doğrultusunda evkaf gelirlerini arttırmak amacıyla yeni yapılar yapılması için İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi’nin kadroları genişletilmiş, çeşitli uzmanlık dallarından alınan teknisyenlerle örgütün büyük bir mimarlık ve inşaat bürosu biçiminde çalışması sağlanmıştır. “Kemalettin Okulu” diye adlandırılabilecek bu büro, ulusal mimarlık anlayışını ülkenin tüm yörelerinde uygulayan mimar, mühendis ve yapı ustasının yetişmesine olanak tanımıştır. Bu dönemde Evkaf Nezareti İnşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi I. Ulusal Mimarlık akımının rahmi olmuştur. Bu dönemde her türde yapıya imza atmış olan Mimar Kemalettin Bey’in Türk Mimarlığı’na yaptığı çok önemli bir katkı da, mimar olarak büyük üne kavuşup XIX. Yüzyılda yabancı ve azınlık mimarların yarattığı olumsuz izlenimleri silmesi, Türklerin de bu işleri yapabileceğini kanıtlamasıdır. Mimar Kemalettin Bey bu dönem başarı ile gerçekleştirdiği onarım çalışmaları ile yurt dışında anılan ilk Türk Mimarı olmuştur. Osmanlı’dan kopma sürecini yaşayan Araplar’ı tekrar kazanmak için 1913 – 1917 yılları arasında Arap vilayetlerinde bayındırlık işlerine başlanmış bunun içinde Kemalettin Bey görevlendirilmiştir. Ancak Kemalettin Bey’in hazırladığı tasarımların büyük bir bölümü I. Dünya Savaşı nedeni ile gerçekleştirilememiştir. 1914’te Evkaf Nezareti’ndeki görevine ek olarak İstanbul Şehremaneti Heyet-i Fenniye Müşavirliği’ne (Belediye Fen Kurulu Danışmanlığı) atandı. 1919 yılında İstanbul’un işgali döneminde Evkaf Nezareti’ndeki görevine son verildi. Kemalettin Bey bu yıllarda İstanbul Belediyesi’nde ve özel ofisinde çalışmalarını sürdürdü. 1919 yılında İngiliz yönetimine geçen Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın ve Kubbet-üs Sahra’nın onarımı için Müftü tarafından Kudüs’e çağrıldı, çağrıyı kabul eden Kemalettin Bey, Mescid-i Aksa’nın onarımında gösterdiği başarıdan dolayı İngiliz Kraliyet Mimarlar Akademisi’ne (RIBA) şeref üyesi olarak seçildi. Kemalettin Bey’in Kudüs’te bulunduğu sırada Ankara’da gerçekleştirilmesi düşünülen bazı Cumhuriyet yapılarının tasarımı Vedat Tek’e verilmiş, sonradan Büyük Millet Meclisi Binası olarak kullanılan Halk Partisi Genel Merkezi 1924’te tamamlanmış, ancak Vakıf Oteli (Ankara Palas) yapımına başlanmasına karşın anlaşmazlıklar nedeni ile yarım kalmıştır. Kemalettin Bey, Vakıf Oteli’nin tamamlanması için Ankara’ya çağrılmış, 1 Ağustos 1925’te Kudüs’ten Ankara’ya gelen Kemalettin Bey Evkaf Müdüriyeti Umumiyesi İnşaat ve Tamirat Müdürlüğü’ne atanmıştır. Kemalettin Bey 1925’te Ankara’nın bayındırlaştırılması işiyle görevlendirildiğinde Ulusal Mimarlıkla ilgili düşüncelerini içtenlikle uygulamaya koyacak; başta Ankara olmak üzere “Memleketimizi hissiyat-ı milliyemize göre imar etmek” için var gücüyle çalışacaktır. Cumhuriyet’in açtığı bayındırlaşma alanlarının, kendilerine bu mimarlık anlayışı doğrultusunda en büyük fırsatı verdiğini düşünmektedir. Kemalettin Bey 1926 yılında Maarif Vekaleti’nce kurulan Sanayi-i Nefise Ercümeni üyeliğine daha sonra da aynı kurulun başkanlığına getirildi. Vakıf Oteli’nin tamamlanması çalışmalarını sürdüren Kemalettin Bey, Başkentte gerçekleştirilmesi düşünülen bir genel kütüphane, Gazi Çiftliği için ******’ün parası ile yaptırılacak bir çiftlik evi ve Vakıflar’ca yaptırılacak yeni konutlar üzerinde de çalışmıştır. Bu konutların bir bölümü Vakıf Oteli’n aşağısında gerçekleştirilmiş olan Evkaf Apartmanıdır. (İkinci Vakıf Han, Devlet Tiyatrosu) Ancak kütüphane ve çiftlik evinin yapımından vazgeçilmiştir. Kemalettin Bey 1926 yılı içinde Ankara’da çeşitli vakıf evleri, iki vakıf hanı, Yenişehir’de Yüksel Caddesi ile Bayındır Sokağın kesiştiği köşede; erken ölümünden sonra adının verildiği, Bülent Ecevit, Altan Öymen, Çetin Altan, Mehmet Barlas, Hasan Cemal, Murat Karayalçın, Can Dündar, Orhan ve Şevket Pamuk, Gürhan Fişek, Ahmet Oktay ve nicelerini mezun eden bir okul Mimar Kemal İlkokul’u (Mimar Kemal İlköğretim Okulu) gerçekleştirmiştir. Nafia Vekaleti adına Ankara Garı yanında yapılan Devlet Demiryolları Umum Müdürlüğü binasını (şimdilerde boş) tasarlamıştır. Mimar Kemalettin Bey’in son yapıtı ise bugün Gazi Üniversitesi Rektörlük Binası olan 8 Ağustos 1927 saat on yedide Gazi Mustafa Kemal Paşa Muallim Mektebi olarak temeli atılan binadır. II. Meşrutiyet’le başlayan I. Ulusal Mimarlık dönemi büyük usta Mimar Kemalettin Bey’in bu son yapıtının tamamlanması ile 1930 yılında sona ermiştir. Bundan sonra dönemin Türk Mimarlığı’na yurt dışından gelen yabancı mimarlık hocalarının etkisinde uluslararası bir biçimleme anlayışı egemen olmuştur. Büyük usta Mimar Kemalettin Bey 13 Temmuz 1927’de Ankara Palas (Vakıf Oteli) şantiyesinde kaldığı odada yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması sonucu 57 yaşında aramızdan ayrılmıştır. 17 Temmuz günü İstanbul Karacaahmet’te yapılan törenle toprağa verilmiş; ancak mezarı daha sonra yol geçmesi nedeniyle Beyazıd Camii mezarlığına taşınmıştır.
Usta çağdaş müzik bestecisi İlhan Mimaroğlu’nun babasıdır.
Kendisini sonsuz saygı ve sevgi ile anıyoruz.
poseidon87
poseidon87

Mesaj Sayısı : 287
Kayıt tarihi : 03/07/09
Yaş : 37
Nerden : ADANA

https://demonsofhell.yetkin-forum.com/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz