Kayserinin Tarihçesi
1 sayfadaki 1 sayfası
Kayserinin Tarihçesi
ŞEHRİN TARİHÇESİ
Kayseri İli, Kültepe kazılarında yapılan araştırmalar, çevrede M.Ö. 3.500 yıl öncesine kadar uzanan bir yerleşme bölgesi çıkarmaktadır. Bu kazılarda ele geçenler ilk Tunç Çağı'nın izlerini taşır. Ayrıca, Eğriköy höyüğü, Fraktin, Şimşekkaya, Erkilet, Taşçı, Yağmurluköy vc Hanyeri'nde yapılan kazı1arda, buradaki insanlık tarihinin çok eskilere gittiğinden söz cdilmektedir.
Kayseri ve çevresindeki yazılı tarih ise, Asur Ticaret Kolonilerinin bu çevreye gelmeleri ve M.Ö.2500 yıllarına doğru da Hitit İmparatorluğu'nun yerleşmesiyle başlar ve kanisti adıyla şehir kurulur.
Kayseri, bu dönemde Hitit Halkı'nın yerleşme alanıdır ve sık sık da, Ege Göç Kavimleri'nin işgallerine uğramaktadır. Hititlerin bu bölgedeki etkinlikleri, M.Ö. 900 yılı dolaylarında Tabal Krallığı'nın kurulmasıyla yeni bir şekil alır. Artık, çevrenin etkinliği de artmaktadır. Eğe çevresinden, Suriye bölgesinden, hatta Batı'dan gelen ticaret kervanlarının önemli uğrak yerlerinden birisidir. Geç Hitit Dönemi diye de adlandırılan bu devirde, söz sahipliği Asurlular'ın elindedir. Ancak, bunların etkinlikleri de fazla sürmez. M. Ö. 612'de Med'1er, Asurluların çevredeki etkinliklerine son verirler. Bunun peşinden çevrede Kilikya Devleti kurulur. Bunun ömrü de uzun olmaz. M. Ö. 550'de pers'1er Med yönetimine son vererek kendi devletlerini kurarlar. Şehrin adı Mazaka olur. Pers'1erin bu bölgeye gelip yerleşmelerinden sonra şehir Mazak adını alır. Ba adı alasıya kadar Kayseri'nin adı Kanisti'dir. L.Dareios döneminde bu bölgede Kapadokya Karallığı'nın etkinliği artar. Ne var ki, bu da uzun sürmez ve M.Ö. 334'te Makedonyalılar Persler'i yenerek bölgeye yerleşirler.
İskender'in ölümünden sonra bölge yine el değiştirir ve bu defa M.Ö.280'de Persler yeniden Kapadokya Krallığını kurarlar. Kayseri, Pers Kralı IV. Ariaretes Esebes'in döneminde ''Evsebia'' adını alır. Pontus Krallığı kendi hükümranlığını ilari eder. Bunun hemen arkasından, birkaç yıl sonra Roma orduları görüldü. Romalılar'ın buradaki söz sahipliği fazla sürmedi. Romalılar geri çekilirler ve şehirde Kapadokya Hükümdarlığı'nın yönetimi hakim olur. Bunların etkinliği de pek fazla devam etmez. O dönemin istilaları, mevcut kavimlerin birbiri aleyhine seyrettiği için, Kayseri bunun dışında kalamaz. Bu defa, M. Ö. 77'de ermeni Kralı Dikran şehri yağmalar. 9 yıl sonra da yani M.Ö. 66'da Romalı Paypeius, kendilerine bağlı bir devlet kurar. M. S .17 . Yılında ise Kayseri ve çevresi Kapadokya hakimiyetinden tamamen çıkarak Rom,alıların denetimine geçer. Şehir, Kapadokya'nın son kralı Arkilaius zamanında Kaisaraeia'' adını alır. Bu günkü adının da buradan geldiği bilinmektedir.
TARİHİ GELİŞİM İÇİNDE KAYSERİ
Kayseri İli, toprak, su kaynaklan ve ulaşım bakımından çevresine göre elverişli doğal koşullara sahip olması nedeniyle, binlerce yıldan beri yoğun bir yerleşmeye sahne olmuştur. İlk yerleşmeler Kayseri Ovası'nda olmuştur. Ova topraklannın verimli oluşu, su kaynaklarının bolluğu, bu düz alanda yaşamın sürdürülmesine olumlu katkıları olan yüksek bir dağın ovanın hemen yanı başında bulunması, yörenin yerleşme için seçilmesinde etkili olmuştur. Bunun yanısıra, ovanın her çağda ticari ve askeri yolların kavşak noktasında olması, buradaki yerleşmelerin önemini hep artırmıştır.Yörede yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, yerleşmenin başlangıcı M.Ö. 3. Bin yılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Kayseri Ovası'nda tarih öncesi ve tarih çağlarında ki yerleşmeyle ilgili en önemli bilgiler, Kültepe Höyüğü'nde (Kaniş-Karum) yapılan kazılar sonucu elde edilmiştir. Bu höyük, İç Anadolu'daki en büyük höyüklerden biri olup, eldeki bilgilere göre, yalnız Kayseri'nin değil, Anadolu'nun da geçmişini aydınlatması bakımından çok önemli bir yerleşmedir.Kültepe, Kayseri Ovası'nın kuzeydoğusunda, Karahüyük Köyü'nün sınırları içindedir ve yerleşme merkezinin güneyindedir. M.Ö. 3. Bin yılın ortalarından başlayarak Roma Çağı'na kadar oturulan höyüğün hemen yanında ikinci bir yerleşim birimi veya aşağı şehir vardır ki, burası da Kaniş Karumu'dur. Burada daha çok Asurlu tüccarlar oturmuşlardır.Kültepe'de 1948 yılından itibaren sistematik biçiminde yapılan kazılar sonucunda bol miktarda çivi yazılı tabletler, seramik buluntular, mimari kalıntılar ele geçmiştir. Kültepe buluntularının en eskisi Eski Bronz Çağı'na (M.Ö. 2000-2500) aittir. Buna göre yerleşmenin başlangıcı mevcut ve lere göre Eski Bronz Çağı'na kadar gitmektedir. Höyükte yapılan kazılarda geniş binalar, tek vücutlu fakat çok başlı idoller, çıplak heykeller ve özellikle boyalı seramiği, Kültepe'nin Eski Bronz Çağı'nda Anadolu'nun en önemli şehirlerinden olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak çevrede yapılan yüzey araştırmaları sonucu, yörede Kalkolitik, hatta Neolitik yerleşmesi olabileceği yolunda ipuçları elde edilmiştir (Baydur, 1970: 30-31).Tarihi devirler yazı ile başlar. Mısır, Mezopotamya ve Anadolu gibi üç bölgede gelişen eski Önasya medeniyetlerinden ilk iki ülkede M.Ö. 4. Bin yıl sonlarında (3200'lerde) yazı başladığı halde, Anadolu ancak 2. Bin yıl başlarında yazıya erişir. İlk yazılı ve kalar da Kültepe'de bulunmuştur. Kültepe tabletleri denilen vesikalar, Asurlu tüccarlara ait vesikalar olup, eski Asur lehçesi ve çivi yazısı ile yazılmıştır.M.Ö. 1900-1750 yılları arasındaki Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda Kültepe'de canlı bir ticaret hayati vardı. Höyükte, Hitit Çağı (M.Ö. 1800-1200), Geç Hitit Çağı (M.Ö. 1200-700) ve Frig Çağı'nı (M.Ö.800-650) ihtiva eden katlar bulunmuştur.Kaniş, Koloni Çağı'ndan sonra, kronolojik sıralamaya göre, önce Eski Hitit Devleti, sonra da Büyük Hitit Devleti Dönemi'nde de yerleşme görmüştür. Şehrin yerleşmesindeki ilk uzun kesinti, Hitit Devleti'nin ortadan kalkmasından, Frig iskânına kadar geçen zamanda görülür. Friglerden sonra, Aralıklı da olsa yerleşme Roma Çağı'na kadar izlenebilmektedir. Höyükte Frig katinin üzerinde 75 cm. kalınlığında bir toprak yığını vardır. Bundan, pek uzun olmasa da, şehrin bir süre terkedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hellenistik Çağ'da Mazaka'nın (Kayseri) önem kazanması sonucu, Kaniş eski önemini kaybetmişse de burada oturulmaya devam edilmiştir. Roma Çağı'nda şehir duvarı yeniden onarılarak kullanılmıştir. Bu dönemde yerleşme oldukça sikti, nekropol şehrin dışında, Karum alanındaydı. Gerek şehirde ve gerekse nekropolde bulunan sikkeler, Kaniş'de Geç Roma Çağı'na kadar oturulduğunu ortaya koymaktadır (Baydur, 1970: 76).
Kayseri İli, Kültepe kazılarında yapılan araştırmalar, çevrede M.Ö. 3.500 yıl öncesine kadar uzanan bir yerleşme bölgesi çıkarmaktadır. Bu kazılarda ele geçenler ilk Tunç Çağı'nın izlerini taşır. Ayrıca, Eğriköy höyüğü, Fraktin, Şimşekkaya, Erkilet, Taşçı, Yağmurluköy vc Hanyeri'nde yapılan kazı1arda, buradaki insanlık tarihinin çok eskilere gittiğinden söz cdilmektedir.
Kayseri ve çevresindeki yazılı tarih ise, Asur Ticaret Kolonilerinin bu çevreye gelmeleri ve M.Ö.2500 yıllarına doğru da Hitit İmparatorluğu'nun yerleşmesiyle başlar ve kanisti adıyla şehir kurulur.
Kayseri, bu dönemde Hitit Halkı'nın yerleşme alanıdır ve sık sık da, Ege Göç Kavimleri'nin işgallerine uğramaktadır. Hititlerin bu bölgedeki etkinlikleri, M.Ö. 900 yılı dolaylarında Tabal Krallığı'nın kurulmasıyla yeni bir şekil alır. Artık, çevrenin etkinliği de artmaktadır. Eğe çevresinden, Suriye bölgesinden, hatta Batı'dan gelen ticaret kervanlarının önemli uğrak yerlerinden birisidir. Geç Hitit Dönemi diye de adlandırılan bu devirde, söz sahipliği Asurlular'ın elindedir. Ancak, bunların etkinlikleri de fazla sürmez. M. Ö. 612'de Med'1er, Asurluların çevredeki etkinliklerine son verirler. Bunun peşinden çevrede Kilikya Devleti kurulur. Bunun ömrü de uzun olmaz. M. Ö. 550'de pers'1er Med yönetimine son vererek kendi devletlerini kurarlar. Şehrin adı Mazaka olur. Pers'1erin bu bölgeye gelip yerleşmelerinden sonra şehir Mazak adını alır. Ba adı alasıya kadar Kayseri'nin adı Kanisti'dir. L.Dareios döneminde bu bölgede Kapadokya Karallığı'nın etkinliği artar. Ne var ki, bu da uzun sürmez ve M.Ö. 334'te Makedonyalılar Persler'i yenerek bölgeye yerleşirler.
İskender'in ölümünden sonra bölge yine el değiştirir ve bu defa M.Ö.280'de Persler yeniden Kapadokya Krallığını kurarlar. Kayseri, Pers Kralı IV. Ariaretes Esebes'in döneminde ''Evsebia'' adını alır. Pontus Krallığı kendi hükümranlığını ilari eder. Bunun hemen arkasından, birkaç yıl sonra Roma orduları görüldü. Romalılar'ın buradaki söz sahipliği fazla sürmedi. Romalılar geri çekilirler ve şehirde Kapadokya Hükümdarlığı'nın yönetimi hakim olur. Bunların etkinliği de pek fazla devam etmez. O dönemin istilaları, mevcut kavimlerin birbiri aleyhine seyrettiği için, Kayseri bunun dışında kalamaz. Bu defa, M. Ö. 77'de ermeni Kralı Dikran şehri yağmalar. 9 yıl sonra da yani M.Ö. 66'da Romalı Paypeius, kendilerine bağlı bir devlet kurar. M. S .17 . Yılında ise Kayseri ve çevresi Kapadokya hakimiyetinden tamamen çıkarak Rom,alıların denetimine geçer. Şehir, Kapadokya'nın son kralı Arkilaius zamanında Kaisaraeia'' adını alır. Bu günkü adının da buradan geldiği bilinmektedir.
TARİHİ GELİŞİM İÇİNDE KAYSERİ
Kayseri İli, toprak, su kaynaklan ve ulaşım bakımından çevresine göre elverişli doğal koşullara sahip olması nedeniyle, binlerce yıldan beri yoğun bir yerleşmeye sahne olmuştur. İlk yerleşmeler Kayseri Ovası'nda olmuştur. Ova topraklannın verimli oluşu, su kaynaklarının bolluğu, bu düz alanda yaşamın sürdürülmesine olumlu katkıları olan yüksek bir dağın ovanın hemen yanı başında bulunması, yörenin yerleşme için seçilmesinde etkili olmuştur. Bunun yanısıra, ovanın her çağda ticari ve askeri yolların kavşak noktasında olması, buradaki yerleşmelerin önemini hep artırmıştır.Yörede yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, yerleşmenin başlangıcı M.Ö. 3. Bin yılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Kayseri Ovası'nda tarih öncesi ve tarih çağlarında ki yerleşmeyle ilgili en önemli bilgiler, Kültepe Höyüğü'nde (Kaniş-Karum) yapılan kazılar sonucu elde edilmiştir. Bu höyük, İç Anadolu'daki en büyük höyüklerden biri olup, eldeki bilgilere göre, yalnız Kayseri'nin değil, Anadolu'nun da geçmişini aydınlatması bakımından çok önemli bir yerleşmedir.Kültepe, Kayseri Ovası'nın kuzeydoğusunda, Karahüyük Köyü'nün sınırları içindedir ve yerleşme merkezinin güneyindedir. M.Ö. 3. Bin yılın ortalarından başlayarak Roma Çağı'na kadar oturulan höyüğün hemen yanında ikinci bir yerleşim birimi veya aşağı şehir vardır ki, burası da Kaniş Karumu'dur. Burada daha çok Asurlu tüccarlar oturmuşlardır.Kültepe'de 1948 yılından itibaren sistematik biçiminde yapılan kazılar sonucunda bol miktarda çivi yazılı tabletler, seramik buluntular, mimari kalıntılar ele geçmiştir. Kültepe buluntularının en eskisi Eski Bronz Çağı'na (M.Ö. 2000-2500) aittir. Buna göre yerleşmenin başlangıcı mevcut ve lere göre Eski Bronz Çağı'na kadar gitmektedir. Höyükte yapılan kazılarda geniş binalar, tek vücutlu fakat çok başlı idoller, çıplak heykeller ve özellikle boyalı seramiği, Kültepe'nin Eski Bronz Çağı'nda Anadolu'nun en önemli şehirlerinden olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak çevrede yapılan yüzey araştırmaları sonucu, yörede Kalkolitik, hatta Neolitik yerleşmesi olabileceği yolunda ipuçları elde edilmiştir (Baydur, 1970: 30-31).Tarihi devirler yazı ile başlar. Mısır, Mezopotamya ve Anadolu gibi üç bölgede gelişen eski Önasya medeniyetlerinden ilk iki ülkede M.Ö. 4. Bin yıl sonlarında (3200'lerde) yazı başladığı halde, Anadolu ancak 2. Bin yıl başlarında yazıya erişir. İlk yazılı ve kalar da Kültepe'de bulunmuştur. Kültepe tabletleri denilen vesikalar, Asurlu tüccarlara ait vesikalar olup, eski Asur lehçesi ve çivi yazısı ile yazılmıştır.M.Ö. 1900-1750 yılları arasındaki Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda Kültepe'de canlı bir ticaret hayati vardı. Höyükte, Hitit Çağı (M.Ö. 1800-1200), Geç Hitit Çağı (M.Ö. 1200-700) ve Frig Çağı'nı (M.Ö.800-650) ihtiva eden katlar bulunmuştur.Kaniş, Koloni Çağı'ndan sonra, kronolojik sıralamaya göre, önce Eski Hitit Devleti, sonra da Büyük Hitit Devleti Dönemi'nde de yerleşme görmüştür. Şehrin yerleşmesindeki ilk uzun kesinti, Hitit Devleti'nin ortadan kalkmasından, Frig iskânına kadar geçen zamanda görülür. Friglerden sonra, Aralıklı da olsa yerleşme Roma Çağı'na kadar izlenebilmektedir. Höyükte Frig katinin üzerinde 75 cm. kalınlığında bir toprak yığını vardır. Bundan, pek uzun olmasa da, şehrin bir süre terkedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hellenistik Çağ'da Mazaka'nın (Kayseri) önem kazanması sonucu, Kaniş eski önemini kaybetmişse de burada oturulmaya devam edilmiştir. Roma Çağı'nda şehir duvarı yeniden onarılarak kullanılmıştir. Bu dönemde yerleşme oldukça sikti, nekropol şehrin dışında, Karum alanındaydı. Gerek şehirde ve gerekse nekropolde bulunan sikkeler, Kaniş'de Geç Roma Çağı'na kadar oturulduğunu ortaya koymaktadır (Baydur, 1970: 76).
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz